HOŞGELDİM


"HOŞ GELDİNİZ" ve umarım "HOŞ BULARAK" AYRILIRSINIZ... 😊

BU BLOGDAKİ HER ŞEY, KENDİMİZİ "BİRAZ DAHA İYİ HİSSETMEK" AMACIYLA PAYLAŞILIYOR...

KUR'AN'DAN, RUHUMUZA HUZUR VEREN AYETLER; UMUT VE YAŞAMA SEVİNCİ AŞILAYAN ŞİİRLER VE ŞARKILAR; ÖZENLE SEÇİLMİŞ FAYDALI ÖZLÜ SÖZLER VE ALINTILAR; İÇİMİZİ AÇAN HARİKA FOTOĞRAFLAR VE TABLOLAR; YOL GÖSTERİCİ HİKAYE VE MASALLAR; HUZUR VEREN SÖZSÜZ MÜZİKLER (DALGA, MARTI, YAĞMUR, KUŞ, DERE SES KAYITLARI VEYA MOTİVASYON MÜZİKLERİ); ŞİFA VEREN MÜZİKLER vs. vs.

MUTLAKA İÇLERİNDEN BİRİ VEYA BİRKAÇI SİZE DE HİTAP EDECEKTİR; ONLARI KENDİ İYİLİĞİNİZ İÇİN KULLANIN!

HUZURLU OLMAK İÇİN "KİŞİSEL ÇABA ve İSTEK" GEREKTİĞİNİ HEP HATIRLAYALIM ve KENDİ HUZURUMUZU İNŞA ETMEK İÇİN BİR AN EVVEL HAREKETE GEÇELİM İNŞALLAH...

HUZUR BULANLARDAN VE ŞÜKREDENLERDEN OLABİLMEMİZ ÜMİT VE DUASIYLA... 💖

"Huzuru ifade eden şiirlerden mısralar ya da kutsal metinlerden cümleler okumak, zihin yapınıza İYİLEŞTİRİCİ MERHEM etkisi yapar." Norman Vincent Peale


16 Ocak 2020 Perşembe

“NİYE HEP BEN?” YA DA “SİZE İYİLİK YARAMAZ ZATEN!” DİYE DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE BU YAZIYI OKUYUN, İÇİNİZ FERAHLASIN…



“Güzellikle çirkinlik/ iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir. Böyle bir tavra, sabredenlerden başkası ulaştırılmaz. Böyle bir tavra, büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.” Fussilet Suresi 34, 35. ayetler

(Savmak: Kendinden uzaklaştırmak; sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak, defetmek)


SALİHA ERDİM'DEN...

Herkes yaşadıkça kendi kitabını yazar. Çünkü yaptıklarım, bendeki var olan ve beni etkileyen birikimin sonucudur.

İnsan bir şeyi sürekli yaptıkça o, şahısta yerleşir. Giderek zihni, gönlü, anlayışı ve dili, artık onu refleks halinde yapmaya alışır ve şahıs, o yaptıklarıyla tanımlanmaya başlar. “O çok cömerttir”, “Çok anlayışlıdır”, “Çok yardımseverdir”, “Öfkesini kontrol edemez, dediği olmayınca bağırıp çağırır” gibi, etraftan görüldüğümüz şekilde, onların zihnine kodlanırız. Biz aslında yapıp ettiklerimizle, hem Allah (cc) katında hem kullar nezdinde kendimizi şekillendirerek bir yer ediniriz. Bir süre sonra, bunlara öyle alışırız ki istesek de kolay kolay bırakamayız.

Bizim, toplum olarak terk etmemiz gerektiğini düşündüğüm bir tutumumuz var...
Diyelim ki bir hususta doğru davranışı tespit ettik, uygulamaya da başladık fakat muhatabımız buna karşılık vermedi ya da verdiği karşılık, istediğimiz gibi olmadı. O zaman hemen KENDİ TUTUMUMUZU, onun HAK ETTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ ŞEKİLDE bozuyor, değiştiriyor ve ONA BENZİYORUZ. Allah katında “sabırlılardan”, “doğru dil ve üslup kullananlardan”, “Allah için fedakârlık yapanlardan” yazılacakken, bunun tam tersini yazdırıyorum; NİYE?!

O yapmasın, bana ne; o BENİM yaptığım İyİlİğİ anlamasın, bana ne?!
Ben, birilerinin benim beklentime uygun davranmamasından dolayı, kendi içimdeki iyiliğin beni şekillendirmesine engel oluyorum; BUNUN ZARARI KİME? KENDİME
KARŞIMDAKİLERİN, benim DAVRANIŞLARIMI, DUYGULARIMI, daha da önemlisi, benim için çok çok önemli olan İÇİMDEKİ İYİLİK YAPMA VE SÜRDÜRME EĞİLİMİMİ BOZMASINA FIRSAT VERİYORUM çünkü zihnimde, kendimi böyle yapmakta haklı gösteren yanlış bir cümle var: “NİYE HEP BEN?”

Zannedİyorum kİ, ben onun İçİn BİR şey yapıyorum; HAYIR, ben kendimi gerçekleştiriyorum. İçimdeki var olan güzellikleri açığa çıkararak kendimi yapılandırıyorum. Duruşumu, bakışımı, davranışlarımı; olması gerektiği gibi davranarak, bunu “Hiç kimse beni anlamadı” bahanesiyle değiştirmeyerek, SADECE VE SADECE KENDİME İYİLİK YAPIYORUM.

Duruşumun doğru olması ve doğru kalması için; Allah katında iyilerden ve iyi kalmak için mücadele edenlerden yazılabilmem için; KENDİ AMEL DEFTERİME DOĞRU DAVRANIŞLARIM YAZILSIN DİYE, ben bunları yapıyorum.

NİYE hep ben?” DEĞİL, “Hep ben!”...

Çünkü ben, Allah’ın gözüne girmeye çalışıyorum. Ve “Hep ben” vermiyorum; “Hep ben” kendimi onarıyorum, tamir ediyorum, bakım yapıyorum ve kendime daha doğru bir duruş ve yaşayış için destek oluyorum.
Yaptıklarım bana lâzım; çünkü Allah, kim ne yaptıysa ondan soracak. Ben, hesabımı kolay vereceğim şekilde davranmak istiyorum.

Giderek, iyi davranışın sürdürülmesi, karşılık beklenmemesi, sadece Allah için yapılması, Fussilet 34. ayeti kerimesini tecelli ettirecektir. Allah, sözünde durandır.

“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”


Saliha Erdim – Kaynak: 24 Aralık 2019 tarihli “Diriliş postası” köşe yazısı

Sema’dan SEMAya Not: Değerli yazarımız, üstteki köşe yazısında, Yüce Allah’ın adının geçtiği her yere, Rabbimize hürmet etmek için kullanılan ve “Celle Celalühu”  yani “O’nun şanı ne yücedir” anlamındaki sözün kısaltılmış halini, (cc) şeklinde eklemişti; ilk (cc) hariç diğerlerini, metnin daha kolay okunması için yazıdan ben çıkarttım. Affoluna…  
Yazının orijinali ve diğer köşe yazıları için internet adresi şöyle:
https://www.dirilispostasi.com/makale/herkes-yasadikca-kendi-kitabini-yazar

Saliha Erdim’in ağzından, bize zarar veren eski anlayışlarımızı değiştirecek cümleler:

“Niye ben?” değil,
“Çok şükür ki, bu nimet bana nasip oldu.”

“Hep iyilik yaptım, karşılığında hep kötülük gördüm” DEĞİL,
“Ben bana düşeni yaptım, nasıl karşılık verdiği ona kalmış.”

“Hep ben ezildim” DEĞİL,
“Hep ben, iyi şeylere aracı olmakla ödüllendirildim çok şükür.”

“Onlar hep kötülük yapıyor ben iyilik yapmaya devam ediyorum, ben hiç akıllanmam” DEĞİL,
“Allah bana, iyilikte sebat etmeyi nasip etti çok şükür.” (Not: Sebat etmek: kararından dönmemek, sonuna kadar götürmek)

ASLINDA HER NE YAPIYORSAK, SADECE KENDİ İYİLİĞİMİZ İÇİN YAPIYORUZ!

SON OLARAK ŞU KISACIK GÜZEL ÖRNEKLE, KONUYU BEYNİMİZE İYİCE İŞLEYELİM İNŞALLAH:


GÜNÜMÜ BEN BELİRLERİM:

Bir iş adamı, arkadaşıyla yürürken, her zaman gazetesini aldığı bayide durur. Adama ‘Günaydın’ der güler yüzle. Satıcı, ekşi bir suratla ve gayet kaba bir şekilde gazeteyi uzatır. İş adamı gülümseyerek teşekkür eder, giderken de ‘İyi günler’ der.
Arkadaşı, şahit olduğu bu kabalıktan şaşkın, ‘Bu satıcı hep böyle kaba mı davranır?’ diye sorar. ‘Evet, ne yazık ki öyle’ diye yanıtlar iş adamı.
Arkadaşı, ‘Peki, sen hep böyle nazik ve kibar mı davranıyorsun bu adama?’ diye üsteler.
‘Evet’ der iş adamı.
‘Peki, o sana böyle kötü davranırken sen niye ona ısrarla iyi davranıyorsun?’ diye merak eder arkadaşı.
İş adamı gülümseyerek, ‘Onun tavrının, BENİM tavrımı ETKİLEMESİNE İzİn veremem. Onun gİbİ davransaydım, BENİM davranışımı o belİrlemİş olurdu. Günümü ona öfkelenerek berbat etmeye hiç niyetim yok. O mutsuz olmayı seçiyorsa, bunu değiştirmeyi de yine sadece kendisi seçebilir. Ama bir şey kesin ki, Nasıl hİssedİp davranacağıma, başkalarının karar vermesİne İzİn vermem.’

“İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir. Onlar, kötülüğü güzellikle karşılayıp savarlar. Ve onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.” Kasas Suresi 54. Ayet

 “Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz yurt.” Ra’d Suresi 22. Ayet

 (Savmak: Kendinden uzaklaştırmak; sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak, defetmek)