Kur’an-ı Kerim meali okuyanlar bilirler, Sâd Suresi (21-26). ayetlerde Davûd Peygamber’in koyun sahibi iki davacıyla ilgili kıssası anlatılır. Beni bu yazıyı yazmaya itense, bu kıssanın sözde açıklaması sırasında çoğu yerde kullanılan o çok çirkin ve iftira dolu cümlelerle karşılaşmış olmamdır. Kendimi bir Kur’an okuru olarak Allah’a ve Davûd Peygamber’e karşı borçlu ve sorumlu hissettiğim içindir ki haddim olmasa da bu yazıyı yazıyorum. (Bir yandan da Allah hakkında bilmediğim şeyler söylemekten Allah’a sığınıyorum, çünkü A’râf 33’ten öğrendim ki bunu yapmak haramdır.) (Not: Aşağıdaki açıklamanın altında, konuyla ilgili ayetleri de okuyabilirsiniz.)
Kıssayı okuyan çoğu kişi eminim ki ilk anda “Eee, burada günah olan ne ki?” diye düşünmüştür. Böyle düşünüyoruz, çünkü biz de tıpkı Davûd Peygamber’in ilk anda yaptığı gibi sanı ile hareket ediyoruz. İçimizden gelen ilk duygu ve düşünce, bizi hemen “fakir”den yana tavır almaya itiyor; öyle ki, “tartışmada bana GALİP geldi” cümlesini adeta işitemez- anlayamaz oluyoruz.
Gerçekte 99 koyunu olan adam, diğerinin 1 koyununu zor kullanarak veya tehdit ederek almamış; SÖZLÜ tartışmada GALİP gelerek KAZANMIŞ! Doğrusunu Allah bilir elbette, belki bir tür iddiaya girdiler, kim kazanırsa diğerinin bir koyununu alacaktı ve iddiayı “zengin” olan kazandı. Bu durumda hakka uygun olan hüküm nedir?(ki 22. ve 26. ayetlerde bu konuya vurgu var. Yani aramızda "hak ile hükmet" sözü özellikle vurgulanmış) Adamın 99 değil de, 2 koyunu olsaydı yine onu suçlar mıydık? Galip gelmiş işte! Fakiri korumak için bile adaletsizlik yapılamaz. (Bununla ilgili ayet var çünkü. Nisa 135. ayeti aşağıya yazdım. Her konuda Rabbimizden gelen hakka yani ayetlere uymalıyız, kendi içimizden gelen istek ve duygulara değil!)
Koyun sayısını değiştirerek aynı olaya bakarsak, duygularımızın ve kararımızın değiştiğini açıkça görebiliriz. Davanın en başında koyun sayısı hiç belirtilmemiş olsaydı sizce hüküm aynı mı olurdu? Ya da eşit sayıda koyunları olsaydı veya birinin 15, diğerinin 14 koyunu olsaydı bu durumda içinizden geçen duygunun ve başlangıçta tereddütsüz onayladığınız hükmün değiştiğini fark edebiliyor musunuz? Hele hele, şikayet edenin 30 koyunu, diğerinin sadece 1 koyunu olsaydı, bu sefer nasıl hüküm vermek geçerdi içinizden? Düşününce şunu görüyoruz ki koyun sayısı değiştiğinde, içimizden geçen duygu ve düşünceler değiştiği için hükmümüz de değişiyor ve bir anda taraf tutmayı bırakıyor ya da tarafımızı değiştiriveriyoruz. İşte bu da açıkça, hakla değil duygularla karar verildiğini bize ispat etmez mi? Oysa istenen ve beklenen şey hakka uygun hükümdür. Bu hüküm, kişilerin sahip olduğu koyun sayısına göre değişmez.
Ayrıca, "Kardeşim" diye bahsedildiğine göre bu insanlar belli ki birbirlerinin can düşmanı da değiller. Yine, sadece 1 koyunu olan adamı fakir zannetmekte de yanılıyor olabiliriz. Belki de "kardeşim" diye bahsedilen 99 koyun sahibi adam hayvancılıkla uğraşıyordu ve 1 tane koyunu olan da gerçekte bir çiftçiydi. Belki çok küçük, belki de dönümlerce tarlası vardı ama tek bir koyun peşinde çobanlık yapmakla vaktini boşa harcıyor ve zarara uğruyordu. Bunu gören 99 koyun sahibi, o tek koyundan kurtulması için sözlü olarak diğerini ikna etmiş olabilir. Belki ilk anda söyledikleri mantıklı geldi, ikna oldu ama sonra sözünden döndü ve bu yüzden Davud Peygambere gitmiş de olabilirler. Doğrusunu Allah bilir elbette...
Ama şurası kesin ki Davud Peygamberin günahı (ki 25. ayet ortada bir günah olduğunu onaylıyor) verdiği hükümle ilgiliydi, başka konularla ilgili değildi. Nitekim 25. ayette günahının affedildiği söylendikten sonra, hemen 26. ayette aynı hataya düşmemesi için uyarılıyor: "Artık insanlar arasında hakla hükmet; geçici hevese uyma" deniyor. Yani demek ki hakla hükmetmemiş, başka bir şeyle hükmetmiş!
Nisa 135. ayet der ki: “Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. .….”
Bu açık ayete rağmen içine doğduğumuz toplumda çoğumuzun farkında bile olmadan öğrendiği ve “doğru”-“gerçek” kabul ettiği bir sanıya sahibiz: “Her şart altında fakirden yana tavır almak, fakiri koruyup kollamak...” Bu düşünce bize adeta süslü görünüyor, işte bu yüzden kıssayı ilk okuduğumuzda “Burada günah olan ne ki?” diye düşünüyoruz. İlk anda hepimiz duygularımızla hareket edip fakirden yana tavır alıyoruz. Oysa Rabbimiz bizi kendi heves, arzu ve duygularımıza değil, Allah'ın ayetlerine uymamız konusunda uyarır. Bir konuda hüküm verilecekse, duygular ve kendi sanılarımız değil o konudaki "hak" yani Allah'ın emri esas alınmalıdır.
Bu surede bence Yüce Allah bizi başından beri, sanılarımızla hareket etmenin yanlışlığı hakkında uyarıyor. Sâd suresi 2. ayette ana fikir (sanı konusu) verilmiş. (4.- 8.) ayetler arasında küfre sapanların sanıları, onların “tırnak içinde” yer alan kendi cümleleriyle örnekleniyor ve bence “sanı konusunu” işleyen Davûd Peygamber kıssasının hemen ardından da 27. ayette konuyu pekiştirmek üzere, küfre sapanların o büyük sanısından bahsediliyor. (Konuyu uzatmamak için ondan bahsetmeyeceğim ama bence (30-40). ayetler arasında, bu sefer de Süleyman Peygamberin yanlış sanısı aktarılarak konu iyice anlaşılsın istenmiş.) Aşağıda kıssayla ilgili ayetler okunabilir.
(Not1:Elbette bu yazdıklarım da benim yanlış sanılarım olabilir, bu nedenle “Allah hepimize hakla batılı ayırt edebilmeyi ve hakka uyanlardan olmayı nasip etsin” diye duacıyım.)
(Not2:Sanı konusu iyi anlaşılsın diye başka bir örnek vermek istiyorum. Mesela insanların en belirgin yanlış sanılarından bir diğeri "hemşehriyi, dostu, arkadaşı her şart altında koruyup kollama, destek çıkma" düşüncesidir. Öyle ki insanlar, suçlu olduğunu bildikleri halde tanıdıkları yakınlarına yardım ve yataklık yaparlar. Oysaki bu bir suçtur ve aynı zamanda bir GÜNAHTIR. Fakat yine de insanlar tarih boyunca çoğunlukla bu sanıyla hareket etmişlerdir. Suçlu da olsalar, tanıdıklarını yardımsız bırakmak insanlara maalesef yanlış görünür, çünkü insanlar kendi duygu ve düşünceleriyle hareket ederler. Yani sanıya uyarlar. Bu konuda sanıyla değil hakka uygun hareket edecek olsalar, yani "Allah'ın emri ne?" diye soracak olsalar, yardım etmek yerine hemen adalete teslim etmeleri gerekirdi. Bu konuya en mükemmel örnek Musa Peygamberin Kasas Suresi (15-17). ayetlerde işlediği anlatılan günahtır. Aşağıya aldığım ayetler dikkatle okunursa görülür ki Musa Peygamber yanlışlıkla adam öldürdüğü için tövbe etmiyor, bir suçluya - sırf hemşehrisi olduğu için- arka çıkmasından dolayı af diliyor, tövbe ediyor.
Kasas Suresi (15-17). ayetler: "Halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi. Orada iki adam buldu, dövüşüyorlardı. Bu, Mûsa'nın halkından, şu da düşmanlarındandı. Kendi halkından olan, düşmanından olana karşı Mûsa'dan yardım istedi. Mûsa ona bir yumruk indirip işini bitirdi. Dedi: "Bu yaptığım, şeytanın amellerindendir. İnsanı saptıran açık bir düşmandır o. Rabbim, öz benliğime zulmettim, beni affet" diye yakardı da Allah onu affetti. Gafûr O'dur, Rahîm O'dur. Dedi: "Rabbim, bana lütfettiğin nimete yemin ederim ki, BİR DAHA SUÇLULARA ASLA ARKA ÇIKMAYACAĞIM.""
(Sanıya uymak şeytanın amelindendir. Çünkü şeytan kendi sanısına uymuş ve Allah'a karşı gelerek Adem'e secde etmemiş ve "Ben ondan üstünüm; beni ateşten yarattın, onu topraktan." demiştir.) )İLGİLİ AYETLER:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
1. Sâd. Zikir/öğüt/uyarı dolu Kur’an’a yemin olsun ki,
2. İş hiç de onların sandığı gibi değil! O küfre sapanlar bir gurur, ayrılık ve bütünden kopuş içindedirler.
3. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik biz, bağrıştılar onlar, fakat kurtuluş yoktu; geçmişti zaman.
4. Kendi içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp kaldılar. Ve şöyle dedi bu nankörler: “Bu adam yalanlar düzen bir büyücü…”
5. “İlahları bir tek tanrı mı yapmış? Bu, gerçekten hayret edilecek bir şey!”
6. İçlerinden kodaman bir grup öne çıktı: “Haydi, yürüyün İlahlarınıza sahip çıkmada kararlı davranın! Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur.”
7. “Öteki millette işitmedik böyle bir şey. Bu bir uydurmadan başka şey değildir.”
8. “Öğüt ve uyarı, içimizden ona mı indirildi?” Hayır, onlar benim zikrimden/ Kur’an’dan kuşkudadırlar. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.
...........
17. Onların dediklerine sabret! O kuvvet sahibi kulumuz Davûd’u an! O, tespih nağmeleri döktüren bir kul idi.
18. Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam-sabah birlikte tespih ederlerdi.
19. Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi. Hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı.
20. Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla bâtılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik.
21.Geldi mi sana, o çekişme hikâyesinin haberi? Hani, o hasımlar, duvarı aşarak mihraba ulaşmışlardı.
22.Davûd’un yanına girmişlerdi de onlardan korkmuştu. “Korkma, dediler, biz iki davacıyız. Birimiz ötekinin hakkını çiğnedi. Şimdi sen, aramızda hak ile hükmet, adaletsizlik etme. Bizi yolun denge noktasına ilet.”
23.”Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi.”
24.Davûd dedi ki: “Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır.” Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah’a yöneldi.
25.Biz de ondan o günahı affettik. Katımızdan onun için bir yakınlık ve güzel bir gelecek var.
26. Ey Davûd, seni yeryüzünde halife yaptık. Artık insanlar arasında hakla hükmet; geçici hevese uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlar için, hesap gününü unutmuş olmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır.
27. Biz şu göğü ve yeri ve ikisi arasındakileri boşuna yaratmadık. Böyle düşünmek, küfre sapanların sanısıdır. Vay hallerine o inkârcıların, ateş yüzünden!
28. Yoksa biz, iman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla aynı mı tutacağız? Yoksa takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağız?
29. Kutsal/bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler.
22 Haziran 2012 Cuma, S.Ö.E.
BİR KONUDA HÜKÜM VERİRKEN KENDİ DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNE, KENDİ SANILARINA GÖRE HAREKET ETME! O KONUDA RABBİNDEN GELEN HAKKA UY!
Bu yazımı daha önce DİNİYAZILAR.COM sayfasında paylaşmıştım, burada da bulunsun istedim. DİNİYAZILAR.COM sitesi, dinle ilgili düşüncelerinizi yazı veya şiir yoluyla paylaşabileceğiniz güzel bir site. Siz de isterseniz kendi düşüncelerinizi rahatça paylaşmak için linke tıklayınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sema'dan SEMAya DER Kİ: "Lütfen yorum yazmaya üşenmeyin; hepimizin moral ve motivasyona ihtiyacı var :) Ama paylaşımı hiç beğenmediyseniz, üşenmenizi anlayışla karşılayabilirim... Şaka şaka, her yoruma açığım; siz yeter ki yazın..." 😊 💖💖💖