HOŞGELDİM


"HOŞ GELDİNİZ" ve umarım "HOŞ BULARAK" AYRILIRSINIZ... 😊

BU BLOGDAKİ HER ŞEY, KENDİMİZİ "BİRAZ DAHA İYİ HİSSETMEK" AMACIYLA PAYLAŞILIYOR...

KUR'AN'DAN, RUHUMUZA HUZUR VEREN AYETLER; UMUT VE YAŞAMA SEVİNCİ AŞILAYAN ŞİİRLER VE ŞARKILAR; ÖZENLE SEÇİLMİŞ FAYDALI ÖZLÜ SÖZLER VE ALINTILAR; İÇİMİZİ AÇAN HARİKA FOTOĞRAFLAR VE TABLOLAR; YOL GÖSTERİCİ HİKAYE VE MASALLAR; HUZUR VEREN SÖZSÜZ MÜZİKLER (DALGA, MARTI, YAĞMUR, KUŞ, DERE SES KAYITLARI VEYA MOTİVASYON MÜZİKLERİ); ŞİFA VEREN MÜZİKLER vs. vs.

MUTLAKA İÇLERİNDEN BİRİ VEYA BİRKAÇI SİZE DE HİTAP EDECEKTİR; ONLARI KENDİ İYİLİĞİNİZ İÇİN KULLANIN!

HUZURLU OLMAK İÇİN "KİŞİSEL ÇABA ve İSTEK" GEREKTİĞİNİ HEP HATIRLAYALIM ve KENDİ HUZURUMUZU İNŞA ETMEK İÇİN BİR AN EVVEL HAREKETE GEÇELİM İNŞALLAH...

HUZUR BULANLARDAN VE ŞÜKREDENLERDEN OLABİLMEMİZ ÜMİT VE DUASIYLA... 💖

"Huzuru ifade eden şiirlerden mısralar ya da kutsal metinlerden cümleler okumak, zihin yapınıza İYİLEŞTİRİCİ MERHEM etkisi yapar." Norman Vincent Peale


27 Nisan 2017 Perşembe

CENNET KAZANDIRAN SİMİT PARASI - "BİLDİĞİNLE AMEL ETMEK" KONULU HARİKA BİR HİKAYE


EYLEME GEÇEN ÇOCUK – ÖĞRENMEKLE YETİNMEYİP BİLDİĞİYLE AMEL ETMEK   
     
Aşağıdaki güzel yazı, belki de her okuyana farklı bir mesaj verecektir. Beni en çok etkileyen yönü, "bildiğiyle amel etmek" konusuna güzel bir örnek teşkil etmesi oldu. Yazıyı okurken eğer "bunun bildiğinle amel etmek konusuyla ne alakası var?" derseniz, bu konuda yaptığım kısa açıklamayı aşağıda, yazının sonunda bulabilirsiniz. İlginizi çekerse ya da siz hiç bağlantı kuramadıysanız okumanızı rica ederim.

CENNET KAZANDIRAN BOZUK PARALAR

"Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.

Öğretmeni, onun bu halini fark etti:

- Hayrola Ali, dedi. Eve gitmeyecek misin?

Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi:

- Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim.

- Peki, dedi öğretmeni. Ne söyleyeceksin bakalım?

- Ahmet arkadaşımız var ya…

- Evet, ne olmuş Ahmet'e?

- Durumları pek iyi değil galiba. Annesi, beslenme çantasına pek iyi şeyler koymuyor.

- Eee?

- Ona yardım etmek istiyorum. Ama benim yardım ettiğimi bilirse üzülür. Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona verseniz?

Cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu. Nurhan Öğretmen, paraya dokunmadı. Sandalyesine oturup düşündü. Ali hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu pekiyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve düşünceliydi. Zengin bir ailenin çocuğu değildi. Buna rağmen yardım etmek istiyordu. Üstelik yardım ettiğinin bilinmesini istemiyordu.

Nurhan Öğretmen:

- Dur bakalım Ali, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddî durumunuz pekiyi değil. Yanlış mı biliyorum?

- Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam gündelikçi. Çoğu zaman iş bulamıyor. Ama ben de çalışıyor, para kazanıyorum.

- Nerede çalışıyorsun?

- Simit satıyorum.

 Nurhan Öğretmen yine durup düşündü. İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi? Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu, bundan vazgeçirmek için bir çare bulmalıydı. Bunu yaparken, sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz daha konuşursa, belki bir yolunu bulurdu.

Nurhan Öğretmen, Ali'ye döndü:

- Büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordu.

- Çok zengin bir işadamı…

- Niçin?

- İnsanlara daha çok yardım etmek için…

- Güzel, dedi Nurhan Öğretmen. Bak şimdi Ali, Ahmet'in ailesinin durumu pekiyi değil, bu doğru. Ama sizinki de bundan pek farklı değil.

İstersen acele etme. Çok zengin olduğun zaman insanlara yardım edersin. Olmaz mı?

- Olmaz, dedi Ali. Şimdi yapmalıyım.

— Neden olmaz?

— Üç sebepten dolayı olmaz.

Birincisi: Bu para zaten benim değil. İyilik ettiğim için Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit satıyorum. Hele mahallede Hasan Amca var, her gün iki simit alıp güvercinlere veriyor.

İkincisi: 'Ağaç yaş iken eğilir.' deniliyor. Şimdiden iyilik yapmayı öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam. Şimdiden iyilik yapmayıp bunu zenginlik günlerime ertelersem, zengin olduğum günlerde de daha zengin olduğum günlere erteler kendimi kandırmış olurum.

Üçüncüsü ise daha önemli: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir işadamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük işadamı olamazlar.

Nurhan Öğretmen, karsısında büyük biri varmış gibi dinliyordu:

- Bu sonuncusunu pekiyi anlayamadım, dedi.

 - Açıklayayım öğretmenim, dedi Ali. Şimdi, çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, Cennet'i gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğuna göre, Cennet'in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet'e girebilirim. Bundan daha karlı bir yatırım olur mu?

 Nurhan Öğretmen'in gözleri dolmuştu. Başını 'Evet' anlamında sallarken Ali'yi evine yolladı.

Sınıfa geri dönerken okulun boşaldığını fark etti. Eşyalarını toplamak için masasına döndüğünde Ali'nin bıraktığı paraların masa üstünde kaldığını fark etti. Sandalyesine gayri ihtiyari oturdu ve paraları eline aldı. Hiçbir para ona bu kadar kıymetli gelmemişti. Sanki elinde dünyanın en kıymetli incilerini, yakutlarını, elmaslarını tutuyordu. Hatta bu paralar onlardan bile kıymetliydi. Bu paralar, bu bozuk simit paraları, Cenneti satın alabilecek paralardı. Sanki hiç bırakmak istemeyen bir duygu ile sımsıkı kavradı bu bozuk simit paralarını.

Oturduğu yerden kalkamadı Nurhan Öğretmen. İçinin dolduğunu, tarif edilemeyen duygulara boğulduğunu hissetti. Birden boşalan sağanak yağmurlar gibi ağlamaya başladı. Ağladı… Ağladı… Ağladı.

Kendine geldiğinde akşam olmuştu. Yavaş adımlarla sınıftan çıkıp okuldan ayrılırken bekçi Sadık 'Bozuk simit paraları ile cenneti satın almak, bozuk simit paraları ile cenneti satın almak' diye Nurhan öğretmenin sayıkladığını duydu. Bekçinin hayretler içinde, 'Ne dediniz hocam?' demesini bile duymayan Nurhan öğretmen, bekçinin şaşkın bakışları altında akşamın alaca karanlığına karışıvermişti."

*********


“Bilgi, siz onu pratiğe dökmediğiniz sürece bir değer taşımaz.” Anton Çehov

“Hayatın gerçek amacı bilmek değil, bildiklerini eyleme dönüştürmektir.” Henry Ford
“Bir dersi öğrendiğinizi, davranışlarınız değiştiği zaman anlarsınız. Bİlgelİk uygulamadadır. Bir şeyin birazı, çok sayıda hiçbir şeyden iyidir.” Lauralanthalasa

“Bir şeyi bilmek ayrı, bildiğini uygulayabilmek ayrı bir şeydir. Bilgiye sahip olmak ayrı, bilgeliğe sahip olmak ayrı bir şeydir. Bİlgelİk, uygulamaya konmuş bİlgİdİr.” N. Donald Walsch



(Sema'dan SEMAya not: Yukarıdaki güzel yazı belki de her okuyana farklı bir mesaj vermiştir. Beni en çok etkileyen yönü, "bildiğinle amel etmek" konusuna güzel bir örnek teşkil etmesi oldu. Öğrendiğimiz bilgileri uygulamaya geçirmek konusu, aslında her türlü bilgiyi kapsar ama özellikle Kur'an-ı Kerim söz konusu olduğunda asıl önemli olan şey, ayetleri bilmek, onlardan haberdar olmak değil, onları uygulayıp uygulamadığımızdır. Bize ahirette yazılı sınav yapılmayacak, bu dünyadaki eylemlerimize bakılacak sadece! 
Yukarıdaki yazıda küçük bir çocuktan bahsediliyor. Muhtemelen Kur'an ayetlerini henüz hiç okumamış ama belki de ailesinden ve çevresinden edindiği bilgi ile, infak konusunun tüm inceliklerini bilen, bir şekilde bunları öğrenmiş bir çocuk. (Mümkünse gizli vermek; alanı gücendirmemek; hiçbir karşılık beklememek; zengin olmayı beklemeyip sahip olduğu kadarından vermek; vermeyi engellemeye çalışan tüm vesveseli düşüncelerden sıyrılıp, nefse ve şeytana yenilmeden verebilmek; şeytanın fakirlik düşüncesi ile korkutmasına ya da "Allah versin" gibi hatalara düşmemek; cenneti kazanmak için çabalamak ve bu uğurda Allah'ın emrine uyarak vermek vs. gibi tüm bu Kur'ani incelikleri bir şekilde öğrenmiş bu çocuk.) Ve asıl önemli olan, öğrenmekle kalmayıp yaşı ufak olmasına rağmen uygulamaya geçmiş. Diyelim ki bizler, yıllarımızı Kur'an'daki ayetleri öğrenmeye verdik ve Kur'an'da geçen tüm infakla ilgili ayetleri, sure ismi ve numarasıyla birlikte ezberden söyleyebilecek kapasitedeyiz. Bundan dolayı da çok mutluyuz. İyi ama bu durum bizi kurtarır mı?! Ahirette sözlü ya da yazılı yapıp, ayetleri bilip bilmediğimizi mi kontrol edecekler? Yoksa sadaka, zekat verip vermediğimize mi bakılacak?... Bir çocuk bile bozuk paralarla cennet hayalleri için yatırım yaparken bizler sadece zihnimizdeki ve dilimizdeki ayetlere güvenip cimri cimri oturuyor olmayalım!... Daha fazla uzatmayayım; bu yazı size neler düşündürdü bilmem ama bende bu düşünceleri uyandırıyor, sanırım konu anlaşılmıştır. Allah hepimize, bildikleriyle eyleme geçen ve hayırlı ameller işleyen kullarından olmayı nasip etsin inşallah.)

BİLDİĞİNLE AMEL ETMEK KONUSUNDA HADİSLER, ÖZLÜ SÖZLER İÇİN TIKLAYINIZ

İNFAKLA İLGİLİ KUR'AN AYETLERİ İÇİN TIKLAYINIZ - VER KURTUL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sema'dan SEMAya DER Kİ: "Lütfen yorum yazmaya üşenmeyin; hepimizin moral ve motivasyona ihtiyacı var :) Ama paylaşımı hiç beğenmediyseniz, üşenmenizi anlayışla karşılayabilirim... Şaka şaka, her yoruma açığım; siz yeter ki yazın..." 😊 💖💖💖