“Mutluluk, insanın zaten sahip olduklarını arzulamaya devam etmesidir." Aurelius Augustinus
BELKİ
DE TEK İHTİYACIMIZ, ELİMİZDEKİ YAŞAM KOŞULLARININ GÜZELLİĞİNİ FARK EDEBİLMEK…
Soğuk ve sessiz bir sabahtı.
Balıkçı, her gün balık avladığı küçük sandalıyla göle
açıldı. O gün her zaman avlandığı yerde durmadı ama… İçinden bir ses ona, biraz daha uzağa giderse daha çok balık tutacağını
söyledi; o da meraklanıp gitti.
Sonunda, daha önce hiç gitmediği bir yere vardı ve burada durması gerektiğini hissetti.
Ağları hazırlayıp ustaca bir hareketle suya savurdu. Ağ,
havada açılıp suyun üstüne usulca düştü ve dibe doğru çöktü. İlk çektiği ağ
bomboştu. Hemen ikinci defa savurdu ağı. Ne de olsa her gün üç kere atardı.
İkinci defa ağını çektiğinde yine boş bulunca, korkmaya başladı. Bütün gücüyle
üçüncü defa da attı ağını. Bu kez bir ağırlık hissetti ama.
Evet, bir şeyler takılmıştı ağa!
Çektiğinde, ağda balık yoktu ama mercan kaplı, paslı,
metal bir şişe duruyordu içinde.
Bıçağını kullanarak şişenin mühürlenmiş kurşun kapağını
açtı.
Şişe boştu. Omuzları düştü. Tam boş şişeyi göle geri
sallayacaktı ki, içinden ince, beyaz bir duman yükseliverdi. Şişeyi burnuna
götürüp kokladı, kokmuyordu da…
O anda sandalın arka tarafında bir ses duydu:
“Buyur!
Dile benden ne dilersen. Kuralları biliyorsun;
beni özgürleştirdin, üç dilek hakkın var.”
Balıkçı, korkuyla arkasına döndüğünde, sandalın yarısının
saraylara layık pembe ipek minderlerle kaplanmış olduğunu gördü. Minderlerin
üstünde, beyaz tenli, şiş göbekli birisi, elinde kocaman toz şekerli lokum
tutmuş uzanıyordu.
Balıkçının gözleri fal taşı gibi açıldı ve adama
bakakaldı. Derin bir nefes alıp
silkelendi; sonuçta o da masallarda işitmişti, oluyordu böyle şeyler, bunu
herkes bilirdi. Hatta hayatı boyunca
gölde uzun saatler geçirip her gün her türlü konu hakkında uzun uzadıya düşünme
fırsatı bulduğundan, gün gelir de böyle bir fırsatla karşılaşırsa neler dileyeceğini
bile düşünmüştü.
İlk
aklına gelen dilekler, altın, güzellik, kraliyetti ama elemişti hepsini. Yine de
bunlardan daha iyi bir dilek de bulamamıştı işte. Bu yüzden ilk dileği,
“Ey cin, bana ikinci ve üçüncü dileklerimi en doğru
şekilde dilemeyi bilecek bir akıl vermeni isterim senden. Zihnim öyle berrak olsun ki, her alanda en iyi, en doğru kararı verebileyim”
oldu.
Göbekli
cin başıyla onayladı balıkçıyı.
“Oldu
bile…” diye cevap verdi. “Şimdi ne istersin?”
Balıkçı
gülümsedi:
“Teşekkür ederim” dedi.
“Başka bir dileğim olmayacak…”
KOŞULLARI
DEĞİL, BAKIŞINI DEĞİŞTİR:
Sana üç dilek hakkı verselerdi, neler dilerdin?
Toplum olarak hepimiz bereket, rahatlık, bağlantı, mutluluk, neşe ve huzur peşinde koşuyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için bir şeylerin hep eksik olduğunu düşünüyoruz. Yapılacaklar listelerimiz, sonsuz uzunlukta...
Belki de tek ihtiyacımız, elimizdeki yaşam koşullarının güzelliğini fark edebilmek.
Tokluk, midede olduğu kadar zihinde de gelip geçici bir histir. ELDE ETTİKLERİMİZİ HAYATIMIZA TIKIŞTIRIYORUZ, SONRA ALIŞIP ONLARI GÖRMEZDEN GELİYORUZ.
Bugün, yapılacakların değil, yaptıklarının listesini yap; alınacakların değil, elindekilerin listesini tut; istediklerini değil, şükranla kabul ettiklerini say.
KALBİNE
BAKMA KÖŞESİ:
Yapamadıklarının
değil, yapabildiklerinin listesini tut ve kendini kutla.
Kaynak: Judith
Malika Liberman – “Bir masal iyi gelir” kitabından harika bir masal ve ardından
“mesaj” ve “kalbine bakma köşesi” bölümleri…
“Neşenizi çoğaltmak için, nimetlerinizi sayın.” J. B. Priestley
MASALIN ARDINDAN HUZUR VEREN BİR ŞİİR İYİ GİDER DİYORSANIZ BURAYA TIKLAYINIZ
HUZUR VEREN AYETLERİ TERCİH EDERSENİZ BURAYA TIKLAYINIZ
HARİKA ÖZLÜ SÖZLER, SİZİ SADECE BİR TIK İLERİDE BEKLİYORLAR :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sema'dan SEMAya DER Kİ: "Lütfen yorum yazmaya üşenmeyin; hepimizin moral ve motivasyona ihtiyacı var :) Ama paylaşımı hiç beğenmediyseniz, üşenmenizi anlayışla karşılayabilirim... Şaka şaka, her yoruma açığım; siz yeter ki yazın..." 😊 💖💖💖