SENCE DE GERÇEKTEN, KAZANAN ÇOBAN MIYDI?
Vaktiyle, bir medresede yaşanmış bir hadisedir; Konya civarında…
Yüksekçe bir tepede bir medrese ve o medresenin hocası, talebelerine ders anlatırken zaman zaman durur dermiş ki;
“AAH AAH! ÇOBAN KAZANDI ÇOBAN!"
Tabi talebeler bir anlam veremiyor, ne demek “Çoban kazandı çoban!”
Bir, iki, üç… Ha bire böyle diyor, "Çoban kazandı çoban"
Bir gün bir yakını, "Efendim" demiş, "Siz sohbet aralarında bazen böyle dersiniz de; bu çoban kimdir, kazandığı nedir, nasıl kazandı? Biz de onu merak ederiz."
Hocaefendi bir “AAAH” deyip gözleri buğulanarak gençliğinde yaşadığı bir hadiseyi anlatmış ki, hadise şudur:
Diyor ki,
"Evladım, biz gençliğimizde iki arkadaş bir yola giderken namaz vakti oldu. Bir pınarın başında abdest aldık; tam namaza duracağız derken, bir çoban, “Ben de cemaate katılayım” dedi. O da geldi abdestini aldı, beraberce namazımızı kıldık.
Namaz bitince gönlümüzü bir hoşluk aldı ve dedik ki, haydi her birimiz bir dua etsin, diğer ikisi de 'AMİN' desin.
Namaz bitince gönlümüzü bir hoşluk aldı ve dedik ki, haydi her birimiz bir dua etsin, diğer ikisi de 'AMİN' desin.
Önce ben elimi açtım ve dedim ki,
“Ya Rabbi! Bana şöyle yüksekçe bir tepede güzel bir medrese ver. Orada senin rızan için ilim-irfan öğretip talebe yetiştireyim.”
Diğer arkadaşlarım, “AMİN” dediler.
Sonra benim arkadaşım elini açtı ve dedi ki,
“Ya Rabbi! Bana mal-mülk ver. Beni zengin eyle; senin yolunda sadakalar dağıtayım, fakirleri doyurayım, hizmetler edeyim.”
İkimiz, “AMİN” dedik çobanla birlikte.
Ve Allah ona mal verdi, mülk verdi. Fakir fukaraya da öyle çok yardımı dokunur. Ümmet-i Muhammed'e hayır eder.
Onun duası kabul oldu. Eh ben, işte gördüğün gibi bu medresede hocalık ederim, bana da burada böyle bir yer nasip etti. Anlarım ki duam kabul olmuş.
Sıra çobana gelmişti, namaz sonrası;
Ellerini açtı ve çoban dedi ki,
"Ya Rabbİ! Sen benden razı ol, benİ de senden razı
et."
Biz de arkadaşla ikimiz, “AMİN” dedik beraberce.
Şimdi dönüp bakarım ki benim duam kabul olmuş, arkadaşımın duası kabul olmuş. Bilirim ki çobanın duası da biiznillah (Allah’ın izniyle) kabul olmuştur.
Onun için diyorum ki, ÇOBAN KAZANDI ÇOBAN.
Hasıl-ı Kelam;
Dünya senin olsa, dünyayı birisine
bağışlasan, Allah rızası için olmadıktan sonra, hiç bir işe yaramaz. Yeryüzünün
en büyük âlimi olsan, bütün yeryüzü senin taleben olsa, Allah rızası için
olmadıktan sonra, yine hiç bir işe yaramaz. Ama Allah senden razı olsa, sen
Allah'tan razı olsan; hiçbir şey bilmesen, yeryüzünde hiç bir şeyin olmasa, değil
dünya, ahirette de o sana “AZIK” olarak yeter.
SERDAR TUNCER’İN ANLATIMINDAN YAZIYA GEÇİRİLMİŞTİR…
Sema'dan SEMAya not: Bu hikayeden anlıyoruz ki çoban, hayatı boyunca çoban olarak kaldı ama Rabbinin ona verdiklerinden razı olduğu için memnun ve mutlu bir yaşam sürdü. Duanın kabul olduğunu var saydığımızdan, Rabbi de ondan razı olduğu için "asıl yaşamının" gerçekleşeceği "AHİRET HAYATINI" da kesin olarak kurtarmış ve böylece "BÜYÜK BAŞARIYA" ulaşmış oldu.
Peki, kalbimize soralım; gerçekten de çobanın kazandığını yüreğimizde hissedebildik mi? Yoksa bizim gözümüzde, yüksek bir tepede bir medrese hocası (bugünkü tabirle, ülkede değer gören bir üniversite profesörü) olmak veya tüm ülkenin en zengin ve sözü geçen insanlarından biri olmak; YANİ DÜNYA HAYATINI, ÇOBANA NAZARAN MUHTEMELEN ÇOK DAHA GÜZEL VE İTİBARLI GEÇİRMEK, bize DAHA BÜYÜK bir BAŞARI olarak mı GÖRÜNÜYOR?
Eğer gerçekten öyle görünüyorsa, aşağıdaki AYETLERİ OKUMADAN lütfen sayfadan ayrılmayın...
(Türk Dil Kurumu; "RAZI OLMAK": Uygun bulmak, beğenmek, benimsemek, istemek, kabul etmek, yeterli saymak.)
KUR'AN'IN "BAŞARI TANIMI" İLE BİZİM BAŞARI TANIMIMIZ ACABA UYUŞUYOR MU?
AYETLERDEN (YANİ RABBİMİZDEN) ÖĞRENME FIRSATINI KAÇIRMAYALIM:
“Allah, mümin erkeklerle mümin
kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler
vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır
orada. Adn cennetlerinde de tertemiz
barınaklar vaat etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu
ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o
büyük kurtuluş.” Tevbe 72
“İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Büyük başarı işte budur.” Büruc 11
Sema'dan SEMAya not: Bu hikayeden anlıyoruz ki çoban, hayatı boyunca çoban olarak kaldı ama Rabbinin ona verdiklerinden razı olduğu için memnun ve mutlu bir yaşam sürdü. Duanın kabul olduğunu var saydığımızdan, Rabbi de ondan razı olduğu için "asıl yaşamının" gerçekleşeceği "AHİRET HAYATINI" da kesin olarak kurtarmış ve böylece "BÜYÜK BAŞARIYA" ulaşmış oldu.
Peki, kalbimize soralım; gerçekten de çobanın kazandığını yüreğimizde hissedebildik mi? Yoksa bizim gözümüzde, yüksek bir tepede bir medrese hocası (bugünkü tabirle, ülkede değer gören bir üniversite profesörü) olmak veya tüm ülkenin en zengin ve sözü geçen insanlarından biri olmak; YANİ DÜNYA HAYATINI, ÇOBANA NAZARAN MUHTEMELEN ÇOK DAHA GÜZEL VE İTİBARLI GEÇİRMEK, bize DAHA BÜYÜK bir BAŞARI olarak mı GÖRÜNÜYOR?
Eğer gerçekten öyle görünüyorsa, aşağıdaki AYETLERİ OKUMADAN lütfen sayfadan ayrılmayın...
(Türk Dil Kurumu; "RAZI OLMAK": Uygun bulmak, beğenmek, benimsemek, istemek, kabul etmek, yeterli saymak.)
KUR'AN'IN "BAŞARI TANIMI" İLE BİZİM BAŞARI TANIMIMIZ ACABA UYUŞUYOR MU?
AYETLERDEN (YANİ RABBİMİZDEN) ÖĞRENME FIRSATINI KAÇIRMAYALIM:
Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. (Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.)
Bismillahirrahmanirrahîm. (Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile...)“İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Büyük başarı işte budur.” Büruc 11
“Allah buyurdu: "Özü-sözü doğru
olanlara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gün budur. Altlarından ırmaklar
akan cennetler var onlar için. Sonsuza dek kalacaklardır orada." Allah onlardan razı olmuştur,
onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte budur büyük kurtuluş.” Maide 119
“"Peki, biz artık ölmeyecek
miyiz? Sadece ilk ölümümüz; azaba da
uğratılmayacağız, öyle mi?" Doğrusu
bu, büyük başarının ta
kendisidir. Çalışanlar,
böylesi için çalışsınlar.” Saffat (58-61).
Ayetler
“Gün olur, mümin erkeklerle mümin
kadınları, ışıkları önlerinde ve sağ yanlarında koşar görürsün. Şöyle
denilir: "Bugün size, altlarından ırmaklar akan cennetler müjdeleniyor. Sürekli
kalıcısınız içlerinde." İşte
büyük başarının ta kendisidir bu.” Hadid 12
“Muhacirlerden ve Ensar'dan ilklerle, güzel
düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya, Allah onlardan razı olmuştur;
onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır. Büyük kurtuluş işte budur!” Tevbe 100
“Allah, müminlerin canlarını ve
mallarını, karşılığında kendilerine
cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da
öldürürler, öldürülürler. Allah'ın;
Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattir
bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu
antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte
budur o büyük başarının ta kendisi.” Tevbe 111
“Allah'a ve onun resulüne inanır,
Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla
didinirsiniz. İşte bu, sizin için en
hayırlısıdır; eğer bilirseniz. Günahlarınızı
affeder ve sizi, altından nehirler akan bahçelere, sürekli cennetlerdeki temiz-bereketli barınaklara yerleştirir. İşte bu en büyük başarıdır.” Saff 11,12
“"Toplanma günü" için
sizi bir araya getirdiği gün, karşılıklı aldatış ve aldanışların ortaya çıktığı
gündür. Kim Allah'a iman eder, barışa ve
hayra yönelik iş yaparsa Allah onun çirkinliklerini örter ve kendisini
altından nehirler akan bahçelere, içlerinde
sürekli kalmak üzere yerleştirir. İşte
büyük başarı budur.” Teğabün 9
“Şunu da söyle: "Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından
korkarım ben." Kendisinden azap
uzaklaştırılana o gün rahmet etmiştir. İşte
açık kurtuluş budur.” En’am 15,16
“Orada, ilk ölüm dışında ölüm
tatmazlar. Allah onları cehennem
azabından korumuştur. Rabbinden bir lütuf olarak böyledir. İşte budur o büyük başarı.” Dühan 56,57
“Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri
için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler
onlar. Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır. Dünya hayatında da âhirette de müjde vardır onlara. Allah'ın
kelimelerinde değişme/değiştirme olmaz. İşte
budur o büyük kurtuluş.” Yunus (62-64). ayetler
“Fakat resul ve onunla birlikte iman
edenler, mallarıyla, canlarıyla
didindiler. İşte bunlarındır tüm
hayırlar. İşte bunlardır tam
kurtulanlar. Allah onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sürekli
kalacaklardır orada. İşte budur büyük başarı.” Tevbe 88,89
“İman edip hayra ve barışa yönelik
işler yapanların durumu şu: Rableri onları rahmetine sokacaktır. İşte açık zafer budur.” Casiye 30
“Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi
ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman
sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve
ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru! Ey
Rabbimiz, onları kendilerine vaat etmiş olduğun Adn cennetlerine koy! Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden barışa
yönelenleri de. Azîz ve Hakîm olan, hiç kuşkusuz sensin, sen! Koru onları kötülüklerden! O gün
kötülüklerden koruduğuna mutlaka rahmet etmişsindir sen. İşte budur o en büyük kurtuluş ve eriş."” Mümin (7-9).
ayetler
“Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karib'im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına,
bana ÇAĞIRIP YAKARDIĞI ANDA cevap
veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğru ve iyiyi bulabilsinler.”
Bakara 186
“Rabbiniz buyurmuştur ki: Dua edin bana, cevap vereyim size! Kibre saparak bana ibadetten
uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.” Mümin 60
"Her kim İĞRETİ HAYATI VE ONUN SÜSÜNÜ İSTERSE
böylelerinin YAPIP
ETTİKLERİNİN KARŞILIĞINI kendilerine BU HAYATTA tam
olarak veririz. Onlar dünyada hiçbir eksiltmeye uğratılmazlar. ÖYLELERİDİR
Kİ BUNLAR, ÂHİRETTE KENDİLERİ İÇİN ATEŞTEN BAŞKASI YOKTUR. Sanayi
olarak ürettikleri, orada işe yaramaz olmuştur. Yapıp ettikleri de bâtıl hale
gelmiştir." Hud 15,16 (İğreti=Gelip geçici)
“İnsan, hayra davet eder gibi şerri
çağırıyor/ insan,
hayra duasıyla şerri davet ediyor. İnsan
çok acelecidir.” İsra 11
“Âhiret ekini isteyenin o ekinini
artırırız; dünya ekini isteyene de ondan veririz. AMA BÖYLESİ İÇİN ÂHİRETTE BİR NASİP YOKTUR.” Şura 20
“……….. İNSANLARDAN BAZISI ŞÖYLE DER: "EY
RABBİMİZ, BİZE DÜNYADA VER!" BÖYLESİ İÇİN ÂHİRETTE BİR NASİP YOKTUR. ONLARDAN KİMİ
DE ŞÖYLE YAKARIR: "EY RABBİMİZ, BİZE DÜNYADA DA GÜZELLİK VER,
ÂHİRETTE DE GÜZELLİK VER! VE BİZİ ATEŞ AZABINDAN KORU!" İŞTE BÖYLE
DİYENLERE KAZANDIKLARINDAN BİR NASİP VARDIR. Allah, hesabı çok çabuk görür.” Bakara (200-202). Ayetler
“NASİPLENDİRİLDİĞİNİZ ŞEYLER ŞU
İĞRETİ HAYATIN YARARINDAN VE SÜSÜNDEN İBARETTİR. ALLAH'IN KATINDAKİ İSE DAHA HAYIRLI VE DAHA SÜREKLİDİR. Hâlâ aklınızı
işletmeyecek misiniz? KENDİSİNE GÜZEL BİR VAATTE
BULUNDUĞUMUZ, ARDINDAN DA ONA KAVUŞAN KİMSE, ŞU İĞRETİ HAYATIN YARARIYLA
NİMETLENDİRDİĞİMİZ, SONRA KIYAMET GÜNÜNDE HUZURUMUZA DİKİLECEKLER ARASINA GİREN
KİMSE GİBİ MİDİR?” Kasas 60,61
“Şu bir gerçek
ki, bize kavuşmayı ummayanlar, İĞRETİ HAYATLA TATMİN BULUP ONUNLA RAHATLAYANLAR ve ayetlerimizden uzaklaşıp
gaflete dalanlar, KAZANDIKLARI ŞEYLER YÜZÜNDEN varış yerleri ateş olacakların ta
kendileridir. İman edip hayra
ve barışa yönelik amel sergileyenlere gelince, Rableri onları imanlarıyla
doğruya ve güzele iletir. Nimetlerle
dolu cennetlerde onların altlarından ırmaklar akacaktır.” Yunus (7-9).
ayetler
“Gün olur, inkâr edenler ateşe arz edilirler. Onlara
denir ki: "İYİLİKLERİNİZİ /NİMETLERİNİZİ, O
İĞRETİ DÜNYA HAYATINIZDA SİLİP SÜPÜRDÜNÜZ, ONLARLA ZEVKLENİP EĞLENDİNİZ. Bugünse alçaltıcı azapla
cezalandırılacaksınız. Çünkü siz, yeryüzünde haksız yere
büyüklük tasladınız ve gerçeğe ters düştünüz." Ahkaf 20
“İkiyüzlülerin erkekleri de kadınları
da birbirinin aynıdır: Kötülüğe özendirirler, iyilikten alıkoyarlar, harcamamak
için ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu.
İkiyüzlüler, yoldan sapmışların ta kendileridir. Allah, erkek münafıklara da kadın münafıklara da küfre sapanlara da içinde sürekli
kalacakları cehennem ateşini vaat etmiştir. O yeter onlara. Allah lanet
etmiştir onlara. Sonu gelmez bir azap var onlar için. Tıpkı sizden öncekiler
gibi. Onlar kuvvetçe sizden daha zorlu, mallar ve çocuklar bakımından daha
zengindiler. KENDİ NASİPLERİYLE ZEVK SÜRDÜLER. SİZ
DE KENDİ PAYINIZA DÜŞENLE ZEVK SÜRDÜNÜZ. TIPKI SİZDEN ÖNCEKİLERİN KENDİ
NASİPLERİYLE ZEVKLENDİKLERİ GİBİ. TIPKI ONLARIN DALIP GİTTİĞİ GİBİ SİZ
DE DALIP GİTTİNİZ. İŞTE BÖYLELERİNİN AMELLERİ DÜNYADA DA ÂHİRETTE DE BOŞA
ÇIKMIŞTIR. İŞTE BÖYLELERİ HÜSRANA BATMIŞTIR.” Tevbe (67-69). Ayetler
“ONLARIN
MALLARI DA EVLATLARI DA SENİ İMRENDİRMESİN. İŞ SADECE ŞUDUR: ALLAH ONLARA ŞU İĞRETİ HAYATTA AZAP ETMEYİ VE
CANLARININ KÜFRE SAPMIŞ BİR HALDE ÇIKMASINI İSTİYOR.” Tevbe 55
“Küfre sapanların öyle belde belde dolaşmaları seni
sakın aldatmasın. AZICIK BİR NİMETLENMEDİR O. Sonra
onların varacağı yer cehennem olacaktır. Ne kötü yataktır o! Ama Rablerinden
korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler var. Allah katından bir konukseverlikle
sürekli kalıcıdırlar orada. ALLAH
KATINDAKİ ÖDÜLLER İYİLER İÇİN DAHA HAYIRLIDIR.” Ali İmran (196-198). Ayetler
“Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi.
Onlara karşı şımarıklık/azgınlık yaptı. Ona öyle
hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir
grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah,
şımaranları sevmez. ALLAH'IN
SANA VERDİKLERİ İÇİNDE ÂHİRET YURDUNU ARA, DÜNYADAN DA NASİBİNİ UNUTMA.
Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/ Allah'ın
sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde
fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez." O
dedi: "Bu servet bana, bendeki BİR İLİM SAYESİNDE verildi."
Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu,
sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir. Günahlarının ne olduğu,
günahkârlardan sorulmaz. Karun, süsü-püsü içinde toplumunun karşısına
çıktı. ŞU İĞRETİ DÜNYA HAYATINI AMAÇLAYANLAR dediler
ki: "AH, KARUN'A VERİLENİN BİR BENZERİ
BİZE DE VERİLSEYDİ. GERÇEKTEN O, ÇOK NASİPLİ BİR ADAM!" Kendilerine
ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: "Yazıklar olsun size! İman edip
hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için ALLAH'IN
VERECEĞİ KARŞILIK daha üstündür. Ama buna, SADECE SABREDENLER ULAŞTIRILIR." Nihayet, Karun'u da sarayını da yere
geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da
yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi. Akşam onun mevkiine/konumuna
imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından
dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah
bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar
asla iflah etmiyorlar." İşte
âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde
koşmayanlara veririz. Sonuç, takva sahiplerinindir.” Kasas 876-83). ayetler
“BİLİN Kİ, ŞU
İĞRETİ DÜNYA HAYATI BİR OYUN VE EĞLENCEDEN, BİR SÜSTEN, ARANIZDA BİR ÖVÜNMEDEN,
MALLARDA VE EVLATLARDA ÇOĞALMA YARIŞINDAN BAŞKA ŞEY DEĞİLDİR. Bir yağmur misali ki, çıkardığı
bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı
kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan
bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir
aldanış/gurur aracından başka şey değildir.”” Hadid 20
"EY TOPLUMUM, ŞU İĞRETİ
DÜNYA HAYATI, GEÇİCİ BİR NİMETLENMEDEN
İBARETTİR. ÂHİRETSE SÜREKLİ DURULACAK YURDUN TA KENDİSİDİR." Mümin 39
“Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten
oluşturulmuş yığınlara, salma atlara, davarlara ve ekinlere tutkunlukların
sevgisi, insanlar için süslenip püslenmiştir. Tüm
bunlar geçici-iğreti hayatın nimetidir. Allah'a gelince, varılacak yerin en
güzeli onun yanındadır.” Ali İmran
14
YUKARIDAKİ hİKAYE, "NE İSTEDİĞİNE, DUALARINA DİKKAT ET!" MESAJINI GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE İÇERİYOR. bU SEBEPLE, DUALARIMIZA NEDEN DİKKAT ETMEMİZ GEREKTİĞİNİ ANLATAN DAHA FAZLA KUR'AN AYETİ OKUMAK İSTERSENİZ AŞAĞIDAKİ PAYLAŞIMA TIKLAYINIZ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sema'dan SEMAya DER Kİ: "Lütfen yorum yazmaya üşenmeyin; hepimizin moral ve motivasyona ihtiyacı var :) Ama paylaşımı hiç beğenmediyseniz, üşenmenizi anlayışla karşılayabilirim... Şaka şaka, her yoruma açığım; siz yeter ki yazın..." 😊 💖💖💖