Herhangi bir intihar girişimini engelleyebilmek için, umutsuzluğunuzun ardındaki mantıksızlığı bir an önce ortaya çıkarmak çok önemlidir.
Depresif
olduğunuzda, duyguları gerçeklerle karıştırma eğilimindesinizdir. Ümitsizlik ve
tamamen umudunu yitirme, gerçeklerin değil, sadece depresif bir rahatsızlığın
belirtisidir.
Eğer ümitsiz
olduğunuzu düşünüyorsanız, doğal olarak böyle hissedersiniz. Duygularınız yalnızca
düşüncelerinizin mantıksız kalıbını izleyecektir.
İntihar eğilimli bir kişiyle konuşurken, niye böyle
hissettiğini bulmaya çalışırım. "Kendini öldürmek istemendeki güdün nedir?
Hayatında, çözümü mümkün olmayan hangi
korkunç problem var?" diye sorabilirim. Sonra da bu kişinin, intihar dürtüsünün
ardındaki “mantıksız gerçeği” olabildiğince çabuk ortaya çıkarması için ona yardımcı
olurum. Daha gerçekçi düşünmeye başladığında, ümitsizliği
ve hayatına son verme isteği kaybolacak ve yaşama isteği duyacaktır.
Yani, ben bu kişilere ölüm değil mutluluk
tavsiye ediyorum ve bunu en çabuk
nasıl başarabileceklerini gösteriyorum! Bunun nasıl yapılabildiğini bir örnek vaka ile görelim şimdi:
Geçmişe
bakınca, hayatınızın, gençliğinizdeki o yıldızlı beklentilere kıyasla çok da
iyi bir durumda olmadığı sonucuna varabilirsiniz. Buna “orta yaş krizi” de denir. Hayatta, beklentilerinize ve planlarınıza
kıyasla neyi başardığınızı gözden geçirdiğiniz zamandır. Bu krizi başarıyla
atlatamazsanız, hissettiğiniz yoğun bir acı ve derin hayal kırıklığı yüzünden
intihara teşebbüs edebilirsiniz. Tabii ki yine, sorunun gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Aslında tüm gürültü, çarpıtılmış
düşüncelerden kopmuştur.
Louis, İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'dan Amerika'ya göçmüş elli yaşlarında, evli bir kadındı. Ailesi onu muayenehaneme, neredeyse 'başarılı olduğu', hiç beklenmeyen bir intihar girişiminin ardından yatırıldığı yoğun bakım ünitesinden çıktıktan bir gün sonra getirdi. Aile, onun şiddetli bir depresyon geçirdiğinin farkında değildi ve bu ani intihar girişimi tamamen bir sürpriz olmuştu.
Louis ile konuştuğumda bana, hayatının, beklentileri ile örtüşmediğini söyledi.
Hiçbir zaman bir genç kızken hayal ettiği
o neşe ve tatmini bulamamıştı. Yetersizlik hissinden yakınıyordu ve insan olarak bir başarısızlık örneği olduğunu söylüyordu. İkinci bir girişimi önlemek için acil bir müdahale
gerektiğine inandığımdan, kendi kendine
söylediklerinin mantıksızlığını ona hızla
gösterebilmek için bilişsel teknikler kullandım. Ondan; bana
önce, yaşamaya değecek bir başarı elde
etmediği inancını test etmek üzere, hayatta başardığı şeylerin bir listesini yapmasını
istedim.
Loise:
“Eee,
ikinci Dünya Savaşı sırasında ailemin Nazi vahşetinden kaçmasına ve bu ülkeye
yerleşmesine yardım ettim. Ayrıca, büyürken beş dili akıcı olarak konuşmayı
öğrendim. Amerika'ya geldiğimizde aileme yetecek parayı kazanmak için kötü bir
işte çalıştım. Eşim ve ben harika bir oğul yetiştirdik, o da üniversiteyi
bitirdi ve şimdi başarılı bir işadamı. İyi bir aşçıyım, sanırım iyi bir anne
olmanın yanı sıra, torunlarım da iyi bir büyükanne olduğumu düşünüyorlar.
Bunlar, hayatta başardığımı düşündüğüm şeyler.”
David: “Bütün bunların ışığında, bana hala nasıl hiçbir şey başarmadığını söylüyorsun?”
Loise:
“Bakın, ailemdeki herkes beş dil konuşuyor. Avrupa'dan
kaçış, hayatta kalmak içindi. İşim sıradandı ve herhangi bir özel yetenek
gerektirmiyordu. Ailesini büyütmek, iyi bir annenin görevi ve her iyi ev kadını
yemek pişirmeyi öğrenmeli. Bunlar, yapmak zorunda olduğum ya da herkesin yapabileceği
şeyler olduğu için gerçekten başarı sayılmazlar. Hepsi
sıradan; işte bu yüzden
intihar etmeye karar verdim. Hayatım yaşamaya değmez.”
Louis'in, hakkındaki
her şey için "bu sayılmaz" diyerek
kendini gereksiz yere üzdüğünü fark ettim. "Olumluyu
geçersiz kılmak" denilen
bu yaygın zihinsel çarpıtma, onun asıl düşmanıydı. Louis sadece yetersizliklerine ve hatalarına
odaklanmıştı ve başarılarının bir anlamı olmadığında ısrar ediyordu. Başarılarınızı bu şekilde küçültürseniz, "değersiz bir sıfır" olduğunuza dair zihinsel
bir yanılsama yaratırsınız.
Zihinsel hatasını bariz
bir şekilde görebilmesi için, Louis'e "rol yapma"yı teklif ettim. Ona, benim depresyondaki bir
psikiyatristi oynayacağımı; kendisinin de, benim niye bu kadar depresif
olduğumu bulacak olan terapistim olacağını söyledim.
Loise (terapist): “Kendinizi niye depresyonda
hissediyorsunuz, Dr. Burns?”
David: (depresif psikiyatrist): “Eee, hayatta hiçbir şey başarmadığımı fark ediyorum.”
Loise: “Hiçbir şey başarmadığınızı hissediyorsunuz, öyle
mi? Bu mantıklı gelmiyor. Bir şeyler
başarmış olmalısınız. Örneğin, birçok hasta ile ilgileniyorsunuz ve araştırmalarınız
hakkında makaleler basıp, konferanslar verdiğinizi anlıyorum. Bu kadar genç yaşta
birçok şey başarmışsınız gibi görünüyor.”
David: “Hayır. Bunların hiçbiri sayılmaz. Bilirsiniz, hastalarıyla ilgilenmek her
hekimin görevidir. Yani, bu sayılmaz. Sadece yapmam gerekeni yapıyorum.
Dahası, araştırma yapmak ve sonuçlarını
yayımlamak benim üniversitedeki görevim. Yani bunlar
gerçek başarılar değil. Bütün fakülte üyeleri bunu yapıyor ve araştırmam
çok da önemli değil. Fikirlerim çok sıradan. Hayatım başlı başına fiyasko.”
Loise (gülerek, artık terapist değil): “Görüyorum ki ben
kendimi son on yıldır bu şekilde eleştirmişim.”
David: (tekrar terapist olarak): “Şimdi, başardığın
şeyleri düşündüğünde, sürekli kendine "bu
sayılmaz" demek, nasıl hissettiriyor?”
Loise: “Kendime bunu söylediğimde depresif hissediyorum.”
David: “Peki,
yapmak istediğin ama yapamadığın şeyleri düşünüp; yaptığın, ciddi bir gayret ve
kararlılık sonucu olan ve iyi sonuçlanmış şeyleri göz ardı etmen ne kadar
mantıklı?”
Lolse: “Hiç
mantıklı gelmiyor.”
Bu müdahalenin sonucunda, Louise kendini sürekli olarak
"Yaptıklarım yeterince güzel değil" diyerek altüst
ettiğini görebildi. Kendine bunu
yapmasının ne kadar yanlış olduğunu anladığında, ani bir duygusal rahatlama
hissetti ve İNTİHAR İSTEĞİ KAYBOLDU. Louise, hayatta ne başarırsa başarsın, kendisini altüst etmek istediğinde
her zaman geriye bakıp "yeterli değilmiş" diyebileceğini fark etti.
Bu, ona problemin
gerçekçi olmadığını ama sadece düştüğü bir zihinsel
tuzak olduğunu gösterdi. Rol değişimi onda bir çeşit eğlence ve
gülümseme yaratmıştı. Espri
anlayışının tetiklenmesi, özeleştirisinin ne kadar saçma olduğunu görmesine
yardımcı oldu ve çok ihtiyacı olan kendine yönelik bir şefkat duygusu yarattı.
Depresif olduğunuzda, duyguları gerçeklerle karıştırma eğilimindesinizdir. Ümitsizlik ve tamamen umudunu yitirme, gerçeklerin değil, sadece depresif bir rahatsızlığın belirtisidir. Eğer ümitsiz olduğunuzu düşünüyorsanız, doğal olarak böyle hissedersiniz. Duygularınız yalnızca düşüncelerinizin mantıksız kalıbını izleyecektir. Yalnızca, yüzlerce depresif hastayı tedavi etmiş bir uzman, iyileşmeniz için anlamlı bir tedavi uygulayabilir durumda olacaktır. İntihar dürtünüz sadece tedavi ihtiyacınızın bir göstergesidir. Yani, umutsuz olduğunuza dair inancınız, aslında öyle olmadığınızı kanıtlar. İntihar değil, terapi gerekmektedir. Genellemeler yanıltıcı olabilmekle birlikte, kendime şunu ilke edinmişimdir: Kendini ümitsiz hisseden hastalar aslında asla ümitsiz değillerdir.
Umutsuzluk, depresif rahatsızlığın en garip durumlarından
biridir.
Aslında,
çok iyi prognozu (iyileşme şansı) olan
ağır depresyonlu hastaların umutsuzluk
derecesi, prognozu(iyileşme şansı) kötü olan ölümcül bir hastalığa sahip
kişilerinkinden genellikle daha
fazladır. Herhangi bir
intihar girişimini engelleyebilmek için, umutsuzluğunuzun ardındaki
mantıksızlığı bir an önce ortaya çıkarmak çok önemlidir. Hayatınızda çözümü
mümkün olmayan bir sorun olduğuna inanıyor, çıkışı olmayan bir tuzağa
yakalandığınızı hissediyor olabilirsiniz. Bu aşırı bir endişeye ve hatta
tek çıkış yolu olarak gördüğünüz, kendinizi öldürme dürtüsüne bile yol
açabilir. Tam olarak nasıl bir
tuzağın içinde olduğuna bakarak bir hastayla görüştüğüm her seferde hastanın bir yanılsama içinde olduğunu
görmüşümdür. Bu durumda, kötü bir
büyücü gibisinizdir ve zihinsel büyüyle, cehennemi bir yanılsama yaratırsınız.
İntihara ait düşünceleriniz mantıksız, çarpıtılmış ve
hatalıdır. Çektiğiniz
acıların nedeni gerçekler değil, çarpıtılmış düşünceleriniz ve yanlış
varsayımlarınızdır. Aynanın arkasına bakmayı
öğrendiğinizde, kendinizi kandırdığınızı
göreceksiniz ve intihar dürtünüz kaybolacak.
Depresif ve intihar eğilimli hastaların "gerçek" sorunları olmadığını söylemek çok safça olurdu. Hepimizin ekonomik, kişilerarası ilişkiler, sağlık, vs. gibi gerçek sorunları vardır. Bu tür zorluklar, intihar olmadan mantıklı bir şekilde çözülebilir. Aslında bu şekilde meydan okumalarla başa çıkmak, duygu durumunuzu yükseltir ve kişisel gelişiminize katkıda bulunur. Dahası, gerçek sorunlar sizi az bile olsa depresifleştiremez. Yalnız çarpıtılmış düşünceler, geçerli umutlarınızı ve özgüveninizi sizden çalabilir. Bugüne kadar, bir depresif hastada hiç intiharı gerektirecek, "gerçek" bir sorun görmedim.
Sema'dan SEMAya NOT: Kitapta, Holly adında genç bir kızın yıllar boyu yaşadığı depresyon ve intihar girişimleri sonrası Dr. David Burns tarafından nasıl tedavi edildiği, uzun uzun ve çok etkili bir dille anlatılıyor. Yayıncının hakkına fazlaca tecavüz etmemek adına buraya ekleyemedim ama okumanızı mutlaka tavsiye ederim.
Aynı kitabın daha ayrıntılı ve çözümleri de içeren başka bir bölümünü okumak için buraya tıklayınız. (ON MADDELİK BİLİŞSEL-ZİHİNSEL ÇARPITMA LİSTESİ)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sema'dan SEMAya DER Kİ: "Lütfen yorum yazmaya üşenmeyin; hepimizin moral ve motivasyona ihtiyacı var :) Ama paylaşımı hiç beğenmediyseniz, üşenmenizi anlayışla karşılayabilirim... Şaka şaka, her yoruma açığım; siz yeter ki yazın..." 😊 💖💖💖